Canlı Dünyayı Organik Kurama Göre
Açıklamak
Canlı
organizmaların moleküler düzeydeki işlevleri özelikle hücresel düzeyde fizik ve kimya yasalarına uymaktadır. Fakat
bunun anlamı bu şeylerin katı fizikselci yaklaşımla tüm birimleri kapsayıcı bir açıklama gerektiğinde tamamen ayni şekilde uygulanılabileceği değildir.
Bu
yüzden dirimselci yaklaşımlar ve
indirgemeci fizikselci ekoller yerine günümüzde çoğu bilim çevrelerinde bir
uzlaşmaya gidilerek kabul edilen Organikçi görüş canlı dünyanın açıklamasında
başvurulur hale gemiştir. Darwin’in hayatta kalma mücadelesinde doğal seçilimi
keşfi ile zenginleşen modern biyolojide
bunun , tüm alanlarda mekanik olarak işleyen bir süreç olduğunu ve teleolojik yorumların
böylece son bulduğunu görmekteyiz.
Biyoloji
biliminde günümüzde kabul edilen Organikçi
dünya görüşü dirimselcilik ile indirgemeci fizikselcilik yerine biyologlar tarafından
canlı dünyayı açıklamakta öncül kuram haline gelmiştir.Bu paradigma moleküler
düzeydeki süreçlerin fizikokimyasal mekanizmalarla bütün anlamda
açıklanabileceğini fakat bunun bütünleşme ve organizasyon düzeyleri ile mümkün
olabileceğine odaklanmıştır.
Canlı
organizmaların özelliklerinin sadece onların bileşimiyle değil
organizasyonlarının da etkileriyle şekillenmiş olduğu sonucuna varılmasıyla
birlikte salt fizik ve kimyanın
verilerinin canlı dünyada tamamen aynı şekilde işlediği iddiası edimselci ekollerin mistik ya da
teleolojik açıklamalarının reddi ile birlikte özellikle indirgemeci olan
fizikselci ekollerin terk edilmesiyle sonuçlanmıştır.
Yaklaşımın
temelini anlama uğraşında Organikçi bir bakış karmaşık düzene sahip görünen
sistemlerini ve organizmalardaki evrimleşmiş genetik programların tarihsel
niteliğine gereken önemi verir.
Çeşitli
biyologlar tarafından ‘’bütün kendi parçalarının toplamından daha fazlasıdır.’’
şeklindeki özlü bir ifadeyle de vurgulanmış olan bu düşünce bütüncülük olarak
da adlandırılır. İndirgemeciliğin esas sorunu mekanikçi olmalarının dışında
bütünü küçük bileşenlere indirgeme işi tamamlandığında yani her bir bileşenin
işlevinin saptanması sonucunda artık
bütünün de bu şekilde açıklanmasında gerekenlerin yeterli olduğu iddiasıdır. Fakat
bu durum organizmaların üst düzey organizasyonlarındaki yeni özellikleri
açıklayamadığı için, cezbetme ,avcı şaşırtma, seçilim gibi biyolojiyle alakalı
kavramların fizik ve kimya terimlerine
indirgenemeyeceği anlaşıldığından günümüzde çoğu çevrelerce kabul görmemektedir.
Parçaların
özellikleri sonucu oluşmuş ve beraberinde karşılıklı etkileşimin ürünü olan bütünleşik
sistemler canlı organizmaların birer sabit makine olarak görülmemesini sağlar.
Ne var ki parçalar
arasındaki etkileşimler göz önünde bulundurulmadan parçaların açıklanması
sistemin bir bütün olarak taşıdığı
özellikleri görmezden gelmek anlamına gelir.
Çünkü sistemi kontrol eden etmenlerin esasında organizasyon da önemlidir.
Organikçiliğin dayandığı temellerden biri de
organizmaların açık organizasyonlara sahip olduklarıdır. Bu yüzden canlı
dünyaya bakarken onlara, moleküllerin bir araya gelmesiyle oluşmuş yığınlar
olarak bakmaktan çok işlevlerinin
organizasyonlarına, karşılıklı ilişkilerine,etkileşimlerine ve bağımlılıklarına
da bakmak da gerekecektir.
Modern
biyolojinin tarihine bakıldığında fizikselcilerin ya da edimselcilerin en büyük
eksiklikleri belki de kuşkusuz genetik program kavramının yoksunluğuydu. Bir
diğer önemli eksiklikse bütünleşmenin üst kademelerinde daha düşük kademelerden
öngörülemeyecek yeni özelliklerin ortaya çıkmasıydı.
Ortaya çıkma
başta Darwinciliğin uzun jeolojik dönemler sonucu kerte kerte evrimleşen türler
fikrine aykırı gibi görünse de evrimin süreksiz büyük sıçramalarla ilerlediği
anlamına gelmemektedir. Çünkü bugün evrimin gen ya da birey üzerinde değil popülasyon
ya da tür diyebileceğimiz ölçekteki frekans bağlamı dikkate alınarak çalışılabileceğini gösteren modern evrimsel
sentez kurama sahibiz. Bu günümüzde Mendelci
anlayış ya da Lamarckçılık yerine kabul edilebilecek iyi bir alternatif haline
gelmiştir. Çünkü bu eski kuramlar bilimle birlikte eksikliklerinden ve
hatalarından ayıklanarak güncel bilim bulgularına göre bu formlarda
tamamlanmıştır.
Biliyoruz ki
modern bir evrimci yeni ya da üst
düzeydeki bir sistemin ortaya çıkışını genetik varyasyon ve seçilimle
açıklayabilmektedir. Alt birimlerin bütünleşmesiyle oluşan karmaşık bir sistem
doğal seçilim aracılığıyla evrimleşen ve o düzeyde uyum gösterebilmiş olan bir
sistemi temsil ettiğinden Darwincilikle ortaya çıkma teriminin bir sorunu
yoktur.
Sonuç olarak
biyosfer, incelemeye kapalı bir şey olmaktan çok doğru inceleme düzeyiyle
irdelenebilecek dinamik bir yapıdadır. Dolayısıyla tüm bu şeyleri tek tek ele
almaya kalkışmak bütünleşmiş sistemlerin bazı özelliklerinin gözden kaçmasıyla
sonuçlanır. Bütünler arasındaki birçok etkileşim fizyokimyasal süreçlerdense
bir üst bütünleşme düzeyinde görünür hale gelir.
Aynı zamanda unutulmamalıdır ki canlı organizmalar söz konusuyken bütünleşme düzeylerinin etkinlikleri genetik program tarafından denetlenmektedir.
Aynı zamanda unutulmamalıdır ki canlı organizmalar söz konusuyken bütünleşme düzeylerinin etkinlikleri genetik program tarafından denetlenmektedir.
Çok güzel tebrik ederim.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
YanıtlaSil